Wednesday, November 23, 2011

Bedelli askerlik: Devletin vatandaşı haraca kestiğinin resmidir


Bedelli askerlik yasası, bana öyle geliyıor ki, devletin açık açık vatandaşı haraca kesilecek kurban olarak gördüğünü iiraf etmesidir. Hiç bir demeokratik, hukukki, vicdani prensiple açıklamasını bulamıyorum.

Öncelikle anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama. Vatan millet sakarya diye ağlayanlara tavsiyem para biriktirip iyi bir anayasa avukatı bulsunlar. Belki bedelli askerliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu savunabilirler. Neden Anayasa’daki eşitlik ilkelerine aykırı bedelli askerlik peki?  Doğal olarak var olmayan, yapay bir şekilde bizzat devletin kendisinin yarattığı bir durumdan  (askerlik hizmeti) kaçınabilmek için herkese eşit fırsat tanınmamasından.

Anayasa diyor ki Türkiye Cumhuriyeti sosyal hukuk devletidir. Yani hukukun üstün olduğu ama aynı zamanda da vatandaşlarına bir takım hayati hizmetleri vermekle kendini yükümlü kılmış bir devlettir.  Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik konularında en azından kabul edilebilir bir hizmeti esasında bedelsiz oalrak sağlamayı taahhüt etmiştir Türkiye Cumhuriyeti. Kanun karşısında tüm vatandaşlarına eşit mesafede davranacağı sözünü vermiştir. Askere alma kanunla düzenlenen, karşı konulduğunda cezai yaptımı olan bir kurumdur. O halde askerlik hizmetinin kapsamındaki her Türk erkeği için eşit uygulanmalıdır değil mi? Elbette sağlık durumları, kısa dönemi belirleyen eğitim kıstasları, belirli bir uzmanlık alanından gelen askerlerin sevk ve idaresi gibi keyfi olmayan standart uygulamalar ile vatandaş ile askerlik hizmeti arasındaki ilişki düzenlenip çeşitlendirilebilir. Bu eşitlik ilkesine aykırı olmaz. Ama tutup paran varsa askerlik hizmetini yapmayabilirsin demek düpedüz burada herkes eşittir ama cüzdanı genişler daha zengindir demekten  başka bir şey değildir. Askerlik hizmeti yapıp yapmamayı paraya endekslemekle, kimi ilköğretim hakkı olup olmayacağını devlete yapılacak bağışla belirlemek, oy hakkını veya kullanılacak oy sayısını servete endekslemek açısından nasıl bir ilkesel fark var sizce?

Eğer bu yeterli bir itiraz gibi gelmediyse bir de içinizdeki “HerTürkAskerDoğar’a  hitap edeyim olmadı. Düzenlemenin askerlikten soğutma suçu olup olmadığını düşünün bir.
TCK 318. Maddesinde halkı askerlikten soğutma suçu “Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlar veya propaganda yapanlar” Şeklinde tanımlanmıştır.
TCK 318. Madde gerekçesi, “Vatanın düşman güçlerine karşı korunması bakımından her Türk vatandaşının askerlik hizmetini severek ve isteyerek yerine getirmesi şarttır. Esasen askerlik hizmetine yönelik duygu, vatandaşlığın zorunlu gereği olan vatana sadakat borcunun bir parçasını oluşturur. Söz konusu duyguyu tahrip etmek veya zayıflatmak maksadıyla vatandaşları askerlik hizmetlerinden soğutma yolunda teşvik veya telkinlerde bulunmayı veya propagandayı suç hâline getirmek suretiyle madde, millî savunmayı koruma amacını gütmek­tedir”
Bedelli askerlik düzenlemesi gençleri 30 yaşına kadar bir şekilde askerlik hizmetinden kaçınmaya (benzeri bir düzenlemenin tekrarlanacağına ya da sürekli hale getireleceğine inandıkları için) teşvik etmeyecek mi? Daha beteri askerliğin, hem de azımsanmayacak kadar çok para vermek pahasına kaçılması gereken bir hizmet olduğu fikrini aşılamayacak mı?
Bu da mı olmadı? Bir de bedelli askerliğin toplumsal sınıflar arasına nifak sokma potansiyelini düşünün. Askerden kaçabilen zenginlerle kaçamayan zavallı fakirler ikilemi! Bu dam ı bir prensibe, bir yasaya, bir temel sağduyu ilkesine aykırı değil.
Kısacası bedelli askerlik yasası neresinden tutsanız, hangi perspektiften yaklaşsanız elinizde kalan bir düzenleme. Eğer tam profesyonel orduya geçmeye, ya da kayıtsız şartsız vicdani ret hakkı vermeye hazır değilsek o zaman en azından insanları zorladığımız  askerlik hizmetini böyle düzenlemelerle soytarıya çevirmeyelim.